TARTIŞMALAR

TKP’yi yasal olarak kurma amacıyla biraraya gelen TKP’lilerin, Birlik Dayanışmacıların, Köy Koopluların, işçi, teknik eleman, kadın ve gençlik hareketi üyelerinin oluşturduğu Suphi’den Bilen’e Gelenek Yaşıyor Girişimi, Partinin ön hazırlıklarından biri olarak Program ve Tüzük tartışmaları gerçekleştirecek. Girişime, şimdiye dek ulaşan, hepsi de henüz Taslak olan bütün Program ve Tüzük önerilerini tartışmaya açıyoruz.

 Program ve Tüzük önerilerinin değerlendirilmesinde, kimden geldiğine bağlı olarak herhangi bir hiyerarşi yoktur. Bireyler, gruplar, kollektifler veya değişik isimler altında bulunan yapıların getirdiği bütün öneriler eşitlik temelinde ele alınacak ve sayfalarımızda yer bulacaktır.

 Tartışmaların mümkün olan en kısa zamanda sonuçlanması, ülkemizde, bölgemizde ve dünyamızda yaşanan muazzam değişiklere karşı komünistlerin, sosyalistlerin, devrimcilerin, ilericilerin bütünsel bir cevap bulabilmesini hızlandıracaktır.

Gelecek bütün önerilerin Program ve Tüzük tartışmalarına zenginlik katacağı bilinciyle, TKP’yi yasal olarak kurmayı hedefleyen tüm birey, grup, kollektif ve yapıları ortak aklı birlikte oluşturmak üzere katkı vermeye davet ediyoruz.

Program ve Tüzük tartışmalarının bölge ve ülke ayaklarının oluşturulması için yurt içinden ve yurt dışından bizlere ulaşınız… Görüşlerinizi posta@suphibilen.org adresine gönderebilir yada iletişim linkindeki  form yolu ile iletebilirsiniz.

Suphi’den Bilen’e Gelenek Yaşıyor Girişimi

Mesaj 1

 A**  yazmış:
Arkadaslar
Bu program ve tüzük taslaklarını taslak olarak bilgimize sunmak içinmi
gönderiyorsunuz, yoksa bunlara bir katkımızın olmasınımı bekliyorsunuz.
İyi calismalar
A**

Merhaba,
Her ikisi de. Hem kamuoyunu bilgilendirmek hem de katki koymak isteyenlerin elestirilerini, onerilerini alip daha da zenginlestirebilmek icin.

dostlukla.

Mesaj 2

Konu:Eleştiri
Kimden: T* **

Belki suç bende. Belki daha dikkatli olup daha önce görmeliydim. Ama gördüğüm gibi okudum TKP taslağını ve ekteki yazıyı yazdım.
Belki okunmayacak bile! Olsun ben nedemek istediğimi belirttim ya.
Gerisi sizlere kalmış!
Eleştiri metni için; TKP_Taslagina_bir_ bakis

Mesaj 3

Konu: Tüzük
Kimden: H*  İ* Ö*

Merhaba,
Komünistler, TEMSİLİ DEMOKRASİNİN demokratik merkeziyetçilik dahil her türünden arınmadan sınıfsız toplum yolunda mesafe katedemezler diye düşünüyorum. Ekte DOĞRUDAN DEMOKRASİYİ iç hukuk olarak kurgulamaya çalıştığım bir çalışmamı gönderiyor, başarılar diliyorum.

Eleştiri metni için: yt

Mesaj 4
İsim:
C* U*

Konu: Legal Partileşme Hakkında
İçerik: Merhaba Yoldaşlar partileşme çalışmalarında bir kişi daha dışarda kalmasın diye eskiden birlikte yürüdüğümüz dostlarla tekrar birlikte yürümek isterim. Selamlar.

Mesaj 5
İsim: B* K*
Konu: Tartışmalar
Dostlar,
Program ve tuzuk taslaginizi inceledim. Ellerinize saglik. Teorik seviyesi bu kadar yuksek bu belgeleri uretebildigimize göre, inaniyorum ki artik likidasyon surecine kesinlikle son verebiliriz.
Partinin kurulusunu dört gozle bekliyorum. Ben de karinca kararinca elimden gelen katkiyi yapacagim.
Yoldasca selamlar.

Mesaj 6
İsim: G* E*

Sevgili arkadaslar,
Program taslaginizi okudum. Cok etkilendigimi bastan soyleyeyim. Ancak, bir hayvansever olarak gozlerim hayvan haklarina dair bir bolum aradi. Hakkinizi yemiyeyim, butun canlilara ve dogaya saygili olmaktan tabii ki sistemli olarak bahsetmissiniz. Yine de, hayvan haklari icin ayri bir bolum bence uygun olur.
Gida tekellerinin eti sutu yumurtasi icin dogumdan olume iskence hayati yasattigi koyunlar, keciler, sigirlar, tavuklar, hindiler icin sozumuz yok mu? İlac ve kozmetik tekellerinin kobay olarak kullandigi canlilar ne olacak? Giyim-moda sektorunun kurku icin katlettigi hayvanlar, ormanlarin ve sularin yok edilmesi sonucu yasam ortamlarini ve besin kaynaklarini yitiren turler, ayrica sokak hayvanlari icin yapacak seylerimiz vardir diye dusunuyorum.
Kapitalizm yalniz emekcileri, yalniz halklari, yalniz kadinlari degil, hayvanlari da sistemli olarak somuruyor ve eziyor. Esitlik, ozgurluk ve adalet hayvanlari da kapsar. Komunist bir toplumda herhalde hayvanlari kesip bicip yeme gibi bir yamyamliktan da kurtulacagiz, degil mi?

Selamlar.

Mesaj 7
İsim: P* B*
Merhaba yoldaslar,
Program ve tuzuk tartismanizi ilgiyle takip ediyorum. Hafta sonu bizzat gelmeye de calisacagim.
Ama bir noktayi  hemen belirtmek istiyorum. Tuzukte kadinlara yüzde 50 kota getirmissiniz. Ayrica, yuzde 50 kotanin saglanamadigi gorevlerde donusum ongormussunuz. Bu ilkeler cok onemli. Erkek egemenligine artık aramizda hicbir gerekceyle goz yumulmayacagini gosteriyor. Kadinlar dunyanin yarisi, artik partide de yetkilerin yarisi onlarin olacak. Helali hos olsun.
Bir de, baskanlik ve yonetim görevlerinde kalmayi iki donemle sinirlamissiniz. Bu da cok onemli. Burokratik kastlasmayi onleyecek etkili bir care. Sosyalist sistem aslinda bu kastlasmadan cok cekti. Halkla yonetim arasinda kopukluk olustu. Emperyalizm de asil kendisi tepeden tirnaga hiyerarşik ve burokratik oldugu halde, bu kopuklugu firsat bildi. Kitlelerin sosyalist sistemin yikilmasina aktif olarak karsi koyamamasinda bu kopuklugun ciddi payi vardi.
Sosyalist sistemin tecrubesinden ders cikardigimiz anlasiliyor. Lenin, biz hatalarimizdan hizla ders cikarir ve her seferinde daha iyi mucadle ederiz demisti.
Dunya kapitalistleri sunu iyi bilsin: Daha koklu, daha saglam, daha ileri devrimlerle gelecegiz, sosyalizmi bu sefer geri dondurmenize de izin vermeyecegiz.

Mesaj 8
İsim: Tux

Merhaba,

Taslak programı inceledim. Genel olarak beğendim. Fakat bilişim alanında yeterince şey söylenmediği fikrindeyim. Bu alanla ilgili olarak aşağıdakine benzer bir madde eklenebilir.

Madde önerisi: Kamunun ekonomik yararı, ülkenin güvenliği ve dışa bağımlılığın azaltılması amacı ile iletişim, bilişim, sanayi vb. alanlarda özgür yazılım kullanımının teşvik edilmesi. Eğitim kurumlarında bu amaç doğrultusunda özgür yazılım
üretebilecek teknik kadroların oluşumunun sağlanması.

faydalı olması umudu ile.

Mesaj 9
İsim: A* E*

Mesajınız: Selamlar değerli arkadaşlar,

Dünkü toplantınıza da katıldım. TKP’lilerin yıllar sonra yeniden birlik yapması, bunu da bir program ve tüzükle netleştirmelerinin beni çok heyecanlandırdığını ifade etmek isterim. Bundan sonraki süreçte Gelenek Yaşıyor girişiminin bir bileşeni olarak hareket edeceğimi bilmenizi isterim.

Yalnızlıktan ve hep aynı nakaratları dinlemekten bıkmış bir eski dost olarak, partilesme sürecinin hızlandırılmasının yararlı olacağını düşünüyorum. Ancak, eski dostlarımızın ikna edilmesinin ihmal edilmemesinin de şart olduğunu düşünüyorum. Eskiler belki çok koşturmayacaklar ama, manevi destek bile önemlidir diye düşünüyorum.

Her ne kadar parti çalışmasında manevi destek degil, bizzat çalışanların, mitinge gelenlerin, kısacası aktif olanların katkısı olacaksa da, yine de eskileri ihmal etmeyelim.

Program ve tüzükte beni rahatsız eden çok fazla bir şey yok. Hazırlayanlara teşekkür ediyorum. Detaylara da takılıp kalmak istemiyorum. Detaydaki farklılığın çok önemli olmadığını düşünüyorum.

Ama, bir noktaya değineyim. Dünkü açık toplantıda önemsiz bulduğum için konusmak istemedim. Ama, yine de dile getirmis olayım.

Newroz, 1 Mayıs ve 8 Martın resmi bayram olması önerilmiş programda. Destekliyorum. Haklı talepler bunlar. Ama, hiç yöresel bayram yok. Mesela yöresel olarak çoğunlukla Çingene halkı tarafından kutlanan Hıdırellez, Rumların, Ermenilerin, Yahudilerin bayramları, Hatayda Arap halkı tarafından kutlanan Ğadir Hum, Suryanilerin bayramları, Karadenizde Laz halkının ve Gürcü halkının özel bayramları, Trakyalıların kendine özgü bayramları gibi pek çok yöresel bayram var. Bu bayramlar acaba sırf o bölgeler için tatil olamaz mı? tüm ülkeyi kapsayan bir tatil degil de, sırf ilgili bölgeler için tatel olabilir mi diye düşünüyorum.

İlgili komisyonun degerlendirmesi dilegiyle hepinize saygılar sunuyorum.

Mesaj 10
İsim: C* U*

Merhaba dostlar 18.12.2011 pazar günkü program taslağı tartışmalarına katıldık.ikinci bölüme katılamadım söz alıp bu görüşlerimi aktarmak istiyordum olmadı.Prg.taslağını inceledim Birçok konuda günceli yakalamış.Farklı konularda başlıklar açılmış Emeklilerle ilgili ayrı bir başlık açılabilir.Türkiyede 9-10 milyon Dolayında emekli var,eşleriyle birlikte 20 milyona yaklaşan bir kesim.
AKP 2011 genel seçimlerde 21 milyona yakın oy aldı.Bizim prg.taslağında;tüm çalişanların ve emeklilerin kredi kartı borçlarının silineceği,emeklilik yaşının ve pirim gün sayısının düşürüleceği,sanatçıların emeklilik hakkının kolaylaştırılacağından Bahsediliyor.Tamam hepsi güzel, sanatçıların emeklilik hakkı kolaylaştırılsın yalnız emeklilerin yaşamını kolaylaştırmak için bizimde Söyleceğimiz sözler olmalı.Ben kendim emekliyim emperyalist kapitalist ülkelerin emeklileri ülkemizin en güzel yerlerini gelip görüyorlar geziyorlar dünya turuna çıkıyorlar.Biz Büyük Adaya gidip Faytonla tura çikamıyoruz.

Birde öğrencilerle ilgili farklı bir başlık açılabilir.Benim aklıma Öğrenci denildimi dersaneler geliyor tüm eğitim sistemi çökertilmiş

Okullarda hiçbir eğitim verilmiyor çocuk ikinci sınıfa geçmiş okuma Yazma bilmiyor.Orta- lise öğrencileri dersanelerin kucağına itilmekte Aileler 5-6 milyar dersane parası veriyor birsürü dil dökmenin sonunda. Buda yetmiyor Fettullahçılara seviye belirleme sınavlarına Girebilmek için Zaman’a yıllık abone olacaksın. Dostça selamlarımla…

Mesaj 11
İsim: S*

orak çekiçli tkp ye selam,,,, bu partide işçi sınıfı emekçiler eğer söz sahibi olacaksa ben de varım. eğer bir ayağı şirketlerinin kar tahtasında kapitalizmde diğer ayağı solda olanlar var ise aranızda yani bir zamanlar komünistlik yaptım deyip kapitalist sermaye ile işbirliğinde diğer yandan koministlikten bir türlü kopamayanlar var ise şimdiden söyleyeyim boşuna uğraşmayın…. ödp den farkı olmaz partinin…. yazacak çok şey var ,,,, ama az yazıp çok iş yapmak gerek,,,,
1976 kartal igd üyesi,,,

Mesaj 12
İsim: Ö* D*

degerli dost insanlar,bu tartismalar goruluyorki insanlari nerelere savuruyor, 80 yililna kadar parti yayin organimiz olan URUN dergisinin yeniden cikis kararini insanlar kendi baslarina vermedi,iki yil suren toplanti tartismalar sonucunda,Izmirde konferans olarak yaptigimiz iki gun suren toplanti son anda konferans olmaktan cikarildi,gerekceler bu gunku gerekcelerin aynisiydi, ben yoldaslarin cogunu tanimasamda seksen de kapanan URUN cuydum ,sindi URUN cuyum, yayin hayatini durdurmus olsada URUN cuyum, ben URUN cu olmaktan hep gurur duydum bu gunku URUN cevresi dedikleri dostlarla bir ara ayrilmis gibi olsamda SBGYG icinde uyum icinde calisiyoruz, bir avuc gonullu diye kendini adlandiran arkadaslar(cunku yoldasligimizi kabul etmiyorlar) la ve yaymaya calistiklari yilginlikla hic bir ilgimiz yoktur, PARTILI VE TARAFTAR kamu oyunun bilgisine komunist selamlarimizla

Mesaj 13
İsim: U* İ*

Değerli Dostlar
Bugünkü toplantınıza katıldım.
Ancak bu toplantı benim için bir hayal kırıklığıydı. Ne yazık ki o günden bu yana değişen hiçbir şey yok!
Sanki parti likide edildikten bu yana geçen süreç hiç yaşanmamış gibi,sanki koskoca bir Reel “Sosyalizm” süreci olmamış gibi,o dönemin politik jargonlarıyla bugünü açıklamak yoluna gidilmiş.
Bugünün “T”K”P”si ile ideolojik ve politik hiç bir farklılık yok. Program tasarısı hazırlıyorsunuz, başvurduğunuz referanslar eski TKP nin likide olana kadarki programları ve şu kendi burjuvazisinin bayrağı ile alanlara çıkan Yunanistan Komünist Partisinin programı.
Ne vardı eski TKP programında;
UDC, UDD, İLERİ DEMOKRASİ VE TOPLUMSAL İLERLEME.
Yarını kurabilmenin en temel koşulu,geçmiş yaşanandan bugün için doğru politik sonuçlar çıkarmakla olasıdır. Aksi takdirde kendinizi tekrarlar, her seferinde de kafanızı bir yerlere vurursunuz. İkinci Enternasyonalden bugüne bize miras kalan, ULUSALCI SOSYALİZM anlayışını terk etmeden, gelecek için bir yol açabilmek söz konusu olmaz. Bugün zaten,burjuvazinin cephaneliğinden aşırdığı,yurt.vatan,bayrak gibi,işçi sınıfının özüne ters değerlerle politika yapan bir “Komünist” Parti varken,bu hat bir ikincisini taşımaz.
Bugün bu ülkenin yurtsever değil, ENTERNASYONALİST bir KOMÜNİST PARTİSİNE gereksinimi vardır.

Mesaj 14
İsim: İ* Ö*

Sevgili Yoldaşlar,
İlk gönderdiğim metin acele etmem yüzünden eksik gitmiş
Tam metin budur
Selamlar

Mesaj 15
İsim: M* N*

Merhabalar,
Tüzük ve program taslağını okudum. Sol siyasetlerden bugüne kadar ÖDP, EMEP, SİP/TKP ve İşçi Partisi’nin programlarını okumuştum. Hazarlanan metin açık olarak bu bahsettiğim programların hepsinden çok farklı. Elbette, diğerlerinde de olumlu sayılabilecek noktalar bulmak mümkün. Belki ilginç gelebillir ama İP’in programında bile emek mücadelesi adına kimi iyi yönler vardır muhakkak. Ancak mevcut taslakta bütün bu programların hiç birinde olmayan pek çok yaşamsal konuya bütünlüklü bir bakış açısı getirilmiş. Ayrıca “TKP uygulama programı” bölümünde yazılanların uzun yıllar rehber niteliğinde olacağını tahmin ediyorum. Şahsi fikrim ve önerim odur ki bence taslak bu haliyle çok fazla değiştirilmeden kullanılabilecek yetkinlikte. Ancak gelen önerileri de düşünerek, eklemelerin sadece, talep ve uygulamaların varsa daha somut ve anlaşılabilir olmasına katkı sunması durumunda yapılması gerektiğini düşünüyorum.
Başarılar dilerim.

Mesaj 16
İsim: E* D*

Zonguldak Çaycuma’dan devrimci selamlarımı gönderiyor gücünüze bir güçde benden katıyorum

Mesaj 17
İsim: Y* V*

NEDEN T.K.P. VEYA LİKİDASYONA SON VERİRKEN NASIL BİR T.K.P.
sosyalizmin çözülmesinden sonra dünyamız öyle iddia edilidiği gibi hiçte güllük güllistanlık olmadı. işçiler emekçiler ve ezilen bağımlı halklar sosyalizmli bir dünyadakinden daha iyi koşullara ve insanca bir yaşama kavuşamadı. tam tersine günümüzün tek kutuplu dünyasında emperyalist-kapitalist barbarlık tüm dünyada hükmünü sürdürürken metropol ülkeler dahil dünyadaki tüm işçi ve emekçiler yaşama savaşı veriyor. hemde inanılmaz kötü koşullarda.öyleki bir yanda bir avuç kapitalist azınlık zevk ve sefa içinde gününü gün ederken milyonlarca işçi ve emekçi yaşamak için gerekli olan en temel ihtiyaçlarını dahi karşılıyamıyor.haksızlık hukuksuzluk eşitsizlik ve adaletsizlik günlük yaşamın normal bir parçası sayılıyor.kapitalizmin kendi iç işleyişinden kaynaklanan krizlerin bedeli sermaye sınıfı ve devleti tarafından krizleri fırsata çevirme politikalarıyla milyonlarca işçi ve emekçiye ödetiliyor.zengin dahada zenginleşirken fakirler dahada fakirleşiyor. işsizliğin yoksulluğun ve yolsuzluğun günlük yaşama biçimini aldığı günümüz dünyasında servet ve sefalet arasındaki makas dahada açılıyor.buna karşılık emperyalist -kapitalist barbarlığa ve soyguna karşı direnen bağımlı halklara ya işbirlikçi yöneticileri eliyle yada doğrudan askeri müdahaleller yolu ile zorla ve zorbalıkla boyun eğdirilmeye çalışılıyor. tek kutuplu dünyanın verdiği cesaretle dahada pervasızlaşan emperyalist-kapitalist sistemin sömürücü eğemenleri hem metropol ülkelerde hemde bağımlı ülkelerde işçi ve emekçilerin hak alma mücadelelerini kanla bastıryor.sözde demokratikleşme adı altında milyonlarca işçi emekçi ve öğrencinin örgütlenme ve örgütlü mücadele yollarını tıkıyarak adeta köleliği dayatıyor.bir yandan bu zorba ve kanlı yöntemlerle soygun ve sömürüsünü sürdürmeye çalışan emperyalist-kapitalist egemenler diğer yandanda ellerindeki kitle iletişim araçları ile vaaz ederek milyonlarca emekçiyi sistemde tutmak için ideolojik probaganda yürütüyor.kimi zaman dini rütiellerle kimi zamanda milli rütiellerle sömürülenleri etnik ve inanç temelinde bölmeye ve birbirine karşı kullanmaya çalışıyor. yetmediği yerde sözde aydınları ve sosyalizmden çark etmiş dönekleri devreye sokarak bu sömürgeci ve köleci düzeni meşrulaştırmaya çalışıyor.ama mızrak çuvala sığmıyor. emperyalist-kapitalist egemenler tüm bu çabalarına rağmen genede başta coğrafyamız olmak üzere tüm dünyadaki işçive emekçilerin grev ve direnişlerini ve bağımlı halkların isyanını ve başkaldırısını engelliyemiyor.ne varki sosyalizmin veya sosyalist sistemin yokluğunda yaşanan bu grevler direnişler ve emekçi tabanlı halk hareketleri işçiler ve emekçiler açısından gerçek bir kurtuluşla da (sosyalizmlede) sonuçlanmıyor. sınıfsal bir mücadele anlayışından sosyalizm perspektifinden ve devrimci bir önderlikten (partiden) yoksun olarak sürdürülen bu pratikler kapitalist düzenin sınırlarını aşamadan sönümleniyor.başka bir deyişle bugün emperyalist-kapitalist barbarlığa karşı tüm dünyada grevler direnişler isyanlar ve halk hareketleri şeklinde yaşanan bu pratikler işçiler emekçiler ve bağımlı halklar açısından başarı ile sonuçlanması için bu pratiklerin bilimsel sosyalizm ile donanmış leninci bir komünist partisinin ( veya partilerinin) yönlendirmesine veya önderliğine ihtiyaç olduğunu gösteriyor. sosyalist sistemin çözülmesinden çok kısa bir süre sonra tüm dünyada yaşanan bu gerçeklik ülkemizdede kendini hissettiriyor.ülkemizdede tıpkı dünyada olduğu gibi komünist partisinin ve leninizmin tasfiyesiyle yaratılan boşluk hem ulusal alanda hemde sınıfsal (sendikal) alanda sergilenen pratiklerinde gösterdiği gibi bir türlü doldurulamıyor.hemde komünist (leninci)parti yerine ikame edilen onca parti denemesine ve bilimsel (devrimci)sosyalizm yerine ikame edilmeye çalışılan ütopik (evrimci) sosyalizm lerine rağmen.dahası özellikle son yirmi küsür yıldır bu ikameci sosyalizm ve parti anlayışında ısrar eden bu çevrelerin (kauskicisinden troçkistine reformistinden revizyonistine kadar) ekim devriminin evrenselliğinin ve leninizmin güncelliğinin yani bilimsel sosyalizmin kapitalizmin ve kapitalist barbarlığın karşısında tek seçenek oldugunu gözlerden kaçırmak için uydurdukları anti -sovyetik anti stalinist yalanlara rağmen. ama nafile .bir zamanlar burjuvazinin bizzat kendisi üzerinden sürdürülen bu yalanlar ve şimdilerde bu yalanları kendilerine görev edinen bilimum nun veya meraklısı dönek takımının bu hedef şaşırtma çabaları tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de komünist (leninci) partiye olan ihtiyacı azaltmıyor. tam tersine daha yakıcı ve güncel hale getiriyor.bunu bir türlü kavrayamayanlar veya kavramak istemeyenler ise bulanık suda balık avlamaya devam ediyor.kavrayanlar ise likidasyon sürecinin başlamsı ile birlikte likdasyona karşı başlattıkları mücadelelerini partili bir kimlikle sürdürmek için bir araya geliyor.partiyi dünyadaki ve coğrafyamızdaki nesnel gelişmelerin ihtiyaçları doğrultusunda yeniden ayağa kaldırmak için yeni bir atılım seferberliği başlatıyor.ve bu seferberliğe ortak olmak için herşeye rağmen yoldaş kalabilenleri veya yoldaşlığı seçenleri göreve çağırıyor.ancak bugün yeniden yola çıkmaya hazırlanan partinin ve partili mücadeleyi yürütmek isteyenlerinde aradan geçen süreyi (veya boşluğu) hesaba katarak oluşmuş olması muhtemel ayrık otlarından kurtulması gerekiyor.çünkü geçmiştede yaşanan likidasyon deneylerininde gösterdiği gibi likadasyondan sonra yaşanan süreçte süreci yaşayanların iradesinden ve niyetinden bağımsız olarak gelişen ideolojik politik ve örgütsel savrulmalar yaşanan deformasyonlar yeni den başlatılması hedeflenen örgütsel (partili) mücadelenin ve bizzat partinin kendisinin yeni yanlışlara düşmesine neden olabiliyor. bu nedenlerle likiidasyona son verip partiyi ayağa kaldırmak için yine ve yeniden diyerek yola çıkarken işe somut durumun somut tahlili ile başlamak gerekiyor.yani bugünü kurtarmak ve geleceği kazanmak için çöküşü likidasyonu ve nedenlerini doğru değerlendirmek gerekiyor. böyle bir değerlendirmede öncelikle tarihimize sahip çıkmayı tarihimize sahip çıkmakta tarihimizi eleştirel ama kapsayıcı bir şekilde ele almamızı zorunlu kılıyor.bu anlamda çözülüşü dünya ölçeğinde ele aldığımızda genel olarak çözülüşe neden olan dört temel başlık öne çıkıyor.

bunları :
1- 1919 dan sonra tarihsel bir zorunluluk olarak yalnızlaşan rusyadaki sosyalist devrimi yaşatma (tek ülkede sosyalizmi kurma) politikalarının zorunlu uygulamaları nedeni ile proletarya diktatörlügünün tam olarak uygulanamamsı ve giderek (stalinden sonra)proletarya diktatörlüğünün yerini parti diktatörlüğünün (veya parti bürokrasisinin) alması.
2-işçi sınıfının kapsanamaması veya ideolojik dönüşümünün sağlanamaması veya ideolojik yeniden üretimin yapılamaması ve salgılanamaması
3-ikinci emperyalist savaşta sosyalizmin olmazsa olmazlarından olan yetişmiş insan gücünün (parti kadrolarının ) büyük çoğunluğunun hitler faşizmini durdurmak için kurban verilmesi.
4-stalinin kendi dönemine özgü tarihsel zorunluluktan veya dünya konjüktürünün dayattığı koşullardan dolayı uyguladığı ve yanlışlıklarıda içinde barındıran politikalrına stalinden sonra üretilen tepkisel yaklaşımlarla izlenen parti çizgisinin leninci hattı sürdürememesi olarak sıralıyabiliriz. çözülüşü ülkemiz veya partimiz açısından ele aldığımızda ise onbeşlerin katliyle yediğimiz ağır darbeden sonraki süreçte bu darbeninde olumsuz etkileriyle oluşan üç temel eksklik olduğunu söyleyebiliriz.

bunlarıda
1-komüntern kararlarının ülkemiz gerçekliğinde yeniden üretilmeden dogmatik bir anlayışla uygulanması
2-yürütülen siyasi mücadelede demokrasi perspektifinin aşılamamsı veya iktidar perspektifine sahip olunmaması.
3-sınıfsal alanda (sınıf içinde) yürütülen mücadelede sendikalizmin aşılamaması yani sınıfın aktif unsurlarının ideolojik olarak kazanılamaması olarak sıralıyabiliriz.

bu gün yine yeniden diyerek yola çıkarken gerek partiyi ayağa kaldırma sürecinde gerekse partiyi güçlendirme sürecinde ayni yanlışlara düşmemek için tarihimizdeki bu olumsuzluklardan dersler çıkarıp içselleştirmemiz gerekiyor. çünkü ancak bu derslerin ışığında atılacak her adım komünistlerin birliği yolunda daha güçlü bir T.K.P. nin yaratılmasının kilometre taşları olacaktır.

Mesaj 18
İsim: P* E*

Kurucular listesinde ad yer almak istiyorum.

Mesaj 19
İsim: Z* S*

GECMISLE YUZLESILMEDEN GELECEK KURULAMAZ. GENCLIK YILLARIMIZDA SSSCB NI SOSYALIST BIR ULKE OLARAK GORDUK AMA DOGRU OLAN SUYMUS ULKENIN ADI GERISI SADECE BOS BUROKRATIK TEKELCI BIR DEVLET KAPITALIZMI IMIS CEKOSLOVAKYA MACARISTAN AFGANISTAN ISGAL EDILIRKEN SESIMIZI CIKARMADIK BIZDEN ONCEKILERDE STALIN DIKTATOIRLUGUNUN TUM PARTI KADROLARINI TIRPANLAYIP DEVRIMCI TROTSKY I INFAZINA SES CIKARMADILAR BUNU SOSYALISTLIK SANDIK. EGER GECMISTEKI POL POT KIM ILSUNG BREJNEV OZENTILIGINDEN VAZGECIP HATALARIMIZI KABUL ETTIYSENIZ YANINIZDAYIM YOK DEVAM DIYORSANIZ SU AN GECMISTE HIC OLMADIGI KADAR KENDIMI DSIP E YAKIN GORUYORUM. YOLDASCA SELAMLAR

Mesaj 20
İsim: M*

Selamlar,
Doğuda sivil yurttaşların uçaklarla vurulması konusunda, taziye yazınızı okudum. Yoruma katılamadığımı hemen belirtmek isterim.
Senelerce ülkemizde,fabrikalarda,meydanlarda,cezaevlerinde Türk ve Kürt kardeşlerimizle kolkola mücadele verdik.Aramızda hiç bir ayrım olmadı, düşüncesi bile olmadı..Ancak ayrılıkçı kürt hareketinin,AKP hükümetinden hiç bir farkı yoktur. Kürt aşiret reisleri ve toprak ağalarının yönetiminde Irakın bölünmesinde neler yaptığını gördük. Emperyalizmin desteğinde bir ağalar-aşiretler devleti kurmak için neler yaptıklarını,emperyalizme nasıl hizmet ettiklerini gördük. Ülkemizde onlar tarafından desteklenen terör örgütünün neler yaptığını gördük. Söz edilen olayda BDP lilerin üzülmediğni, tam tersine sevindikleri biliyorum. Bu olayı da kullanacaklardır.
Gerek parti tüzüğünde,gerekse de bu tür yorumlarda nelerin işlendiğini dikkatle izliyorum. Önerim programda “emperyalizm destekli ve emperyalizm hizmetindeki Kürt ayrılıkçı hareketine karşı olduğumuz” açıkça belirtilmelidir. Bunun yerine Türk-Kürt halklarının kardeşliği ve ortak mücadelesi kavramı alternatif olarak yer almalıdır,diye düşünüyorum. Toprak ağalığının ve feodalist yapının kaldırılması için toprak reformu ve sosyo- ekonomik gelişmelere ağırlık verilmesi belirtilmelidir. Yazıdaki “Kürt halkına başsağlığı” azınlık milliyetçiliğine şakşak yapmayı onaylamıyorum.
Ülkemizin bölünmesine hizmet eden bu hareket kesinle ilerici ve demokratik değildir.
Saygılarımla

Mesaj 21
İsim: K* S*
YAYINDAN FIRLAYAN OK
Yayindan firladi ok
Menzil irak,
Cok irak,
Cok !
Hedeften bir eser yok !
Menzil irak,
Cok irakti,
Ok ucusta usta deyil cirakti,
havalarda kanli kanat kiriklari birakti !
Her an,
pesinde kalan,
bu ince uzun kusun;
uzun ihtizazlari carpan ve carpilan bir ucusun !
Bu ucus,
yillarca yillar,
kadar yil surdu.
Vakta ki gun dogusu kanla kopurdu,
ok hedefin kirmizi kalbini gordu !…
ok ucusta usta oldu, gayri cirak deyildi !….
OK irak
menzil artik irak deyil !
Dede tarih-yayi veren,
biziz geren,
ucan ok ki, kavgamizdir, kus misali, hedef, kurtulus misali
1925 NAZIM HIKMET

Mesaj 22
İsim: N* K*
Sevgili Yoldaşlar,

Günlerin getirdiği ve dayattığı bir mücadelenin onurunu taşımak ve yaşatmak ve yürümek ve koşmak sizlerle bu genç yaşımda tekrar bırakmadığım yerden başlamak negüzel bir yaşamdır.
İnadına bugünleri bekledim beklerken üzerime düşeni de yapmaya çalıştım.
Sizlere ekte gönderdiğim araştırma kitap dosyamın ilk 4 bölümü devam edecektir.
TKP neferi N*K*

Mesaj 23
İsim: S* Y*

Merhaba, Program Tüzük tartışma sürecine katkı olacağını umarak
b) Doğal Delegeler:
Genel Başkan, Parti Meclisi, Merkez Disiplin Kurulu üyeleri, partili bakan ve milletvekilleri ve parti üyeliği devam eden
kurucular doğal delegedirler.
Kurucu doğal üyelerin sayısı seçilmiş delege sayısının yüzde 15’inden fazla ise her Genel Kongre’de bir sonraki Genel
Kongre için, divan tarafından yapılacak ad çekme ile kurucu doğal delegeler saptanır.
Genel Kongre’nin doğal delegeleri ayrıca il kongrelerinde delege seçilemezler. Doğal Delegelik, organdaki görev süresiyle
sınırlıdır.

(Bu maddedeki Kurucu tarifinin açılması gerektiği kanaatindeyim,)

Madde 7: Parti kadınlara lehte ayrımcılık uygular, kadınların yönetici görevlere gelmesini özel olarak teşvik eder.
Partide, tek sayılı organlar dışındaki organ seçimlerinde kadın üyelere yüzde 50 kota ayrılır. Yeterli sayıda aday çıkmaması
hâlinde, eksik kalan sayıda kurul üyeliğine adaylık bakımından bu hüküm uygulanmaz.
Tek sayılı organ seçimlerindeki sayısal eşitsizliği dengelemek için dönüşümlü görevlendirme yapılır. Aday çıkmaması
halinde, bu hüküm uygulanmaz.

(Varlık nedeni işçi sınıfı partisi olan Komünist Partilerde “Sosyal demokrat yada halkçı” partilerde olan cinsiyete dayalı pozitif ayrımcılık, işçi sınıfı lehine kullanılır, Türkiyenin en köklü partisi olan T.K.P tüzüğünde buna dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum, ayrıca TKP sınıfsal olanın dışında, cinsiyetçin ayrımcılıklara “pozitif olsada” tavrını tüzüğüyle değil örgütlenme alanlarındaki anlayışı ile koyar, Komünist mücadele içindeki kadın yoldaşların bu tür bir ayrımcılığı savunmayacaklarını ümid ediyorum, Komünist Partilerde üyelerin kariyerleri, Kadın Erkek ayırmaksızın eylemlilikleri ve mücadele içindeki birikimleri tarafından belirlenir.)

Şimdilik söyliyeceklerim bu kadar, TKP ni ayağa kaldırma çabalarında yanınızda olacağımı belirterek, Komünist selamlarımı gönderiyorum.

Mesaj 24
İsim: E.Y,  E.K,   S.S
selamlar,
sağlık alanında program önerisini ekte sunuyoruz.

Mesaj 25
İsim: V. E.
proğram taslağınızı okumak istedim ancak daha başta ( türkiyede ulusal kurtuluş v.s.) başlayınca yanışı okumak gibi bir yanlışlığım yoktur, 1920 lerde ermeni , rum , kürtlere karşı milli mücadele oldu , ing. lerle anlaşarak yapılan iç kavgadan sonra nitekim 1923 de izmirde batı yanlısı kapitalist yola girildi, sov.birliği kapitalizimle barış içinde birarada yaşama prog. geregi ing ile anlaşarak türkiye, iran, afkanistan, pakistan tanpon bölge devletleri sentetik olarak kurduruldu ve tanındı ,anti kömünist stalinist CCCP askeri bürokrat ikdidarı , kendi içinden yıkılınca güç dengesi değişti, adı geçen tonpon devletlerde son 20 yıldır çatırtılar devam ediyor , benim anladığım kadar zaten icazetli çakma stalinist bir tkp var, ikinci bir mahcup stalinist partiye ihtiyaç varmı ,olmamı deniliyorsa başarılar…

Mesaj 26
İsim: N. K.
Sevgili Yoldaşlar,

Tüzük ve program tartışmaları TKP’lilere yakışır bir olgunlukta yürüyor. Her uyarı ve üretkenlik bizi doğruya götürecektir.
Yüzyıla yakın mücadelesini yaşatan TKP ülkemiz için ışık olmaktadır-olacaktır. Bizlere “artık işe yaramaz-dinazorlar-eskimiş tüfekler” diyenler, düzenin kuyruğuna takılmışlara verceğimiz yanıtlar kavgamızı yükseltmekle doğruları göreceklerdir.

Sevgili Yoldaşlar:
“O’nlar Onurumuzdu (r)” yazılarımın 5. ve 6. bölümlerini ekte gönderiyorum.

Yoldaşça selâmlar başarılar…
TKP neferi N.K.

Mesaj 27
İsim: H. B.

Sevgili Yoldaşlar,

Mustafa suphi ve yoldaşlarının 10 eylül de kurdukları Türkiye komunist partisi Anadolu coğrafyasında Kapitalist toplumda sınıf mücadelesinde yer almış Bütün komunistlerin Ortak tarihidir, Ortak kültürüdür. Türkiye komunist partisi Tarihi üzerinden söylenecek onlarca söz bugün oluşacak aslında intikaya uğratılmış “likidite=tasfiye” sürece çok fazlası ile faydalı olmayacaktır. Esas olan onun öncülleri, devamcıları ile bugün ya avangard olmayan dünya kapitalist sistemini ve anadolu coğrafyasının gerceklikleri ve temel devrimci ortak metnimiz komünist manifostaya bağlı kalan bir sınıf partisinin yaratılması tekra ortaya konulmasıdır. Bu çabayı önemsiyer ciddiye alıyor ben ve benimle birlikte olan dostlarımla bu süreci izliyor günü geldiğinde bu sürecin bir parçası olma sıradan bir nefer olmak için parti çalışmalarına özellikle proğram tüzük tartışmalarını ciddiyetle takip ediyoruz. Mevcut parti proğra
m taslağı bir çok eksiğine rağmen devrimcidir. Proğramlar mutlak değildir mutlak belirleyici olan pratiktir. Bağlayıcı hukuk açısından proğramdan önce tüzük gelir. Bireyin parti içindeki hukukunu belirleyen sözleşmedir tüzük.

2. toplantısına katıldğım parti proğram taslak tartışmalarının diğerlerine de katılmayı düşünüyorum.

TÜRKİYE KOMUNİST PARTİSİ YENİDEN GİRİŞİMCİLERİNİN AYNI DENİZİN FARKLI KAYIKLARINDA YÜZEN KOMÜNİSTLERİNE BU ÇAĞIRIYI YAPIYORLARSA NAMUSLU BÜTÜN KOMUNİSTLER BU PARTİNİN İÇİNDE KENDİ ZENGİNLİKLERİ İLE YER ALACAKLARI DÜŞÜNCESİNDEYİM,

EĞER BU PARTİ EN SON LİKİDASYON KONGRESİNDEN SONRA NEREDE KALMIŞTIK GEÇMİŞ 5. KONGREDEN İTİBAREN HESAHLAŞMAYI ÖNÜNE KOYUYORSA BU TKP NİN TKP Sİ OLUR. BUNCA YILDAN SONRA ŞUNU ÖĞRENDİĞİMİZİ DÜŞÜNÜYORUM ARTIK KENDİ BAŞIMIZA DEĞİLİZ. NE YAPACAKSAK BİRLİKTE YAPACAĞIZ

yazılacak çok şey var ama çok fazla konuştuğumuzu üstelik otuzyıldır konuştuğumuzu ve tükettiğimizi düşünüyorum zaman üretim zamanıdır. BÜTÜN YOLDAŞLARI SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM

TÜRKİYE KOMUNİST PARTİSİ /BİRLİK GELENEĞİNDEN
H.B.

Mesaj 28
İsim: A. İ.

Değerli yoldaşlar,

Aynı kökleri paylaşan bir komünist olarak, tartışmaya açtığınız program taslağına dair eleştiri ve önerilerimi daha anlaşılır kılacağı düşüncesiyle, öncelikle girişiminizin çerçevesine, hedefine ve arkasında durduğunuzu söylediğiniz siyasal çizgiye ilişkin görüşlerimi belirten bir girişle başlamak istiyorum.

İnternet sitenizin “Biz Kimiz” bölümünde girişimin çerçevesi ve hedefiyle ilgili şu tanımlama yer alıyor:

“Suphi’den Bilen’e Gelenek Yaşıyor Girişimi, Türkiye Komünist Partisi üzerindeki likidasyona son vermek, Partili kadroları yeniden bir araya getirmek, TKP’nin siyasal-sosyal yaşamdaki meşru yerini geri almak için ortak hareket etme kararına varan komünistlerin birliğidir.”

Ayrıca, daha ileride girişimin siyasal çizgisi de:

“Suphi’den Bilen’e Gelenek Yaşıyor Girişimi …Mustafa Suphi ve İsmail Bilen’lerin TKP’sinin felsefesini, siyasal birikimini, örgütsel geleneğini ve siyasal çizgisini temsil ediyor.”

Şeklinde belirtiliyor.

Çizilen çerçeve, girişimin önüne koyduğu hedef ve arkasında durulan siyasal çizgi, TKP’nin yaşadığı likidasyona son vermek gibi son derece haklı ve meşru bir gerekçeye dayansa da, dünya komünist hareketinde yaşanan ve neredeyse çeyrek asırdır süren altüst oluş,  kapitalist gelişmenin öne çıkardığı ihtiyaç ve siyasal görevler gözönüne alındığında oldukça dar ve yetersiz kalıyor.

Dar kalıyor çünkü:

TKP’nin yaşadığı likidasyon salt partimize özgü, onunla sınırlı değildir. Komünizme (sosyalizme) geçiş sınamalarının başarısızlıkla sonuçlanması, komünist hareket içinde evrensel ölçekte ve sadece örgütsel değil, aynı zamanda ideolojik bir likidasyonu tetiklemiştir. Ekim Devrimi, doğuşuyla birlikte yığınlarda uyandırdığı benzersiz coşku ve umudun büyüklüğüne denk bir umutsuzluk ve güvensizliği bu defa çözülürken yaratmıştır. Bu sonuçtan da doğal olarak en fazla işçi sınıfı ve komünistler etkilenmiştir. Reel sosyalizmin çözülüşünün yaşadığımız likidasyondaki belirleyici rolü açıktır, ama likidasyonu besleyen kökler derine, daha eskiye, burjuvazinin işçi sınıfına dayattığı ve 1848 devrimlerinden başlayarak artan oranda komünist hareketi de etkisi altına alan ekonomi-siyaset ayrımına ve onun ürünü olan bir ekonomizme kadar gidiyor. Reel sosyalizmdeki çözülme, komünist hareketin üstesinden gelemediği ekonomizm illetine ödediği en büyük bedeldir. Böyle bakıldığında çözülmenin kendisi de başlangıç değil, bir sonuçtur.

Likidasyonu sonuçlarından hareketle emperyalist saldırganlığın komplolarıyla ve bir avuç “dönek”, “hain”, “revizyonist” vb.nin marifetine bağlayarak açıklamaya çalışmak, umutsuzluğu ve sosyalizme karşı oluşan güvensizlik atmosferini dağıtmaya yetmeyecek, bu nedenle de mevcut likidasyonu daha da ağırlaştıracak, sonuçsuz, bir tür iman tazelemekle yetinen boş bir çaba olacaktır. Bunun için daha derinlerdeki soruna el atmak, girişiminizin temsil ettiği savunulan siyasal çizgi de dâhil, bütün bir reel sosyalizm sürecini acımasız eleştiri silahının hedefi yapabilme cüret ve kararlılığını gösterebilmek gerekiyor.

Bunu geçmişi inkâr etmeden yapabilir; süreklilik içinde bir kopuşu, komünistlerin özgüvenini pekiştirecek, yığınları kuşatan güvensizlik bulutlarını dağıtacak yeni bir atılımı gerçekleştirebiliriz. Günümüz dünyasının önümüze çıkardığı devrimci siyasal görevlerin üstesinden gelirken, sınıf mücadelesini uzunca süredir kuşatmış liberalizmi ve ona tepki olarak gelenek adına ne varsa eleştirisiz sarılarak yaşamayı “ortodoksluk” bellemiş sol muhafazakârlığı ideolojik olarak alt edecek bir temeli inşa edebiliriz.  Zaten biz komünistleri tüm diğer siyasal muarızlarımızdan ayıran da her koşulda sadece devinen gerçeğin sesi olabilme becerisini gösterebilmemiz değil midir? Tarihimizde örnekleri var, şimdi de başarabiliriz!

Son krizde içine düştüğü zavallılığa rağmen burjuvaziyi yığınlar indinde halen ideolojik olarak seçeneksiz kılan kapitalizmin ve sermayenin gücü değil, komünistlerin güçsüzlüğüdür. Yığınların siyasal bilinci önündeki en önemli engellerden birisi haline dönüşmüş olan komünizme karşı oluşmuş güvensizliği dağıtmadan, yükselmekte olan yeni devrimci dalganın gereğini yapabilmek, işçi sınıfını burjuvazinin ideolojik hegemonyasından çekip almak, komünizme kazanmak ve komünist hareketi yeniden güçlü bir seçenek olarak ayağa kaldırmak olanaksızdır. Bunun için de yaşadığımız likidasyonda az ya da çok payı olan hiçbir öğeyi devrimci eleştiriden bağışık tutmayan bir yaklaşımı benimsemek, günün mücadelesine ışık tutacak sonuçları geçmişin devrimci eleştirisinden çıkarmayı başarmak zorundayız.

Bunu yaparken, içinden geçtiğimiz dönemde olduğu gibi her yeni devrimci dalganın başlarında, yeni bir şeyler yaratmak için öne atılanların en büyük engelinin ölü kuşakların yaşayanların zihinleri üzerine bir kâbus gibi çöken geleneği olduğunu ve bu kâbustan komünistlerin de bağışık olmadığını asla unutmamalıyız.

Sevgili yoldaşlar, girişiminize çizdiğiniz çerçeve darlığının yanında, temsilcisi olduğunu söylediği siyasal çizgiyle günün siyasal görevlerini karşılamakta da yetersiz kalacaktır, çünkü:

Avrupa’da 20. Yüzyılın ilk çeyreğindeki büyük devrimci dalganın geri çekilmesi ve Ekim Devriminin Çarlık Rusya’sının nesnel yetersizliklerinin koşulladığı bir sosyalizm kuruculuğunda yalnız kalmasıyla, zorunluluklar sonucunda başvurulan kimi uygulamalar, geçici olarak girilen yan yollar ve yalnız kalan devrimin kendini koruma refleksi ile çarpılmış bir enternasyonalizm kendisini teorileştirerek meşrulaştırmış, kalıcılaştırmıştır. Kökleri daha eskiye dayandığı için zaten hazır bir temel bulan ve geri bir ülkede girişilen sosyalist kuruculuktan beslenen ekonomizm böylece çok geçmeden komünist harekete yeniden egemen olmuştur. Sonuçta II. Enternasyonalle girişilen hesaplaşma kesintiye uğramakla kalmamış, Komintern partileri de süreç içinde reformist sosyal demokrat partilerin akıbetine uğramaktan kurtulamamışlar, burjuva parlamentarizminin labirentlerinde kaybolmuşlardır. Dünya Komünist hareketinin günümüzdeki durumu, halen kurtulmaya çalıştığımız likidasyon, yaşanılan bu sürecin kaçınılmaz ürünüdür.

Eğer hal böyle ise, “Mustafa Suphi ve İsmail Bilen’lerin TKP’sinin siyasal çizgisini” temsil savıyla ortaya çıkmak, çıkanları ya bu çizginin yukarıda ifade edilen bağlamda devrimci eleştirisini yapmış olmalarını, ya da onu sorumluluktan bağışık tutan farkın ne olduğunu ortaya koymalarını zorunlu kılar. Oysa girişimin bugüne değin açıklanmış belgelerinde ve son olarak da tartışmaya açılan program taslağında böyle bir çaba görünmüyor.

Girişimin kendisine çizdiği dar çerçeve ve geçmişin devrimci eleştirisine dayanmayan bir siyasal çizgiyle devrimci dalganın evrensel ölçekte yeniden yükseldiği günümüz dünyasının öne çıkardığı zorlu siyasal görevlere yetebilmek mümkün değildir. Program taslağınız, ekli metinde göstermeye çalışacağım gibi, bu yetersizliğin örnekleriyle doludur.

Girişiminiz yeterli bir siyasal ortaklaşma süreci yaşamadan partileşme girişimine kalkışmış görünüyor. Daha kötüsü çizdiğiniz dar çerçeve ve öne çıkardığınız siyasal çizgiyle benzer siyasal görüşleri savunanlarla aranızda ayrım yapabilmek güçleşiyor. O zaman aralarındaki ayrımı günün siyasal görevlerine ürettikleri çözümle değil de, gelenek vb. gibi geçmişte kalmış, bugün hem komünistler hem de yığınlar indinde somut karşılığı olmayan öğelerle açıklamaya çalışanların muhatap olduğu soruyla sizin de yüzleşmeniz kaçınılmaz oluyor: Farkınız nedir? Neden ayrısınız?

Oysa başka türlü olabilirdi. Bütün bu soruları, sorunları boşa çıkaracak bir yol izlenebilir, solun mevcut parçalılığına anlamlı bir müdahale yapılabilir, girişiminiz kendi farkını pratik olarak ortaya koyabilirdi:

Eğer parti, sınıfsız toplum mücadelesinde biraraya gelen komünistlerin ideolojik, politik ve örgütsel birliğiyse, işe başka hiçbir kayıt aramaksızın aralarında ideolojik birliğin sağlandığı komünistlerle başlanabilirdi.

İdeolojik birliğin çerçevesi, Marksizmi diğer ideolojilerden ayırt eden şu üç öğe üzerinde sağlanacak mutabakatla pekâlâ kimlik mücadeleleri peşinde koşturmaktan kendi kimliğini yitirmiş sol ile farkını koyabilecek netlikte ve yapay kompartımanlarla aralarına duvarlar örülmüş komünistleri biraraya getirecek genişlikte çizilebilirdi:

1.      Sınıf mücadelesi tarihin dinamosudur ve sınıfsız topluma erişinceye kadar da bu gerçek değişmeyecektir.

2.      İşçi sınıfı, burjuvaziyi alaşağı ederek kapitalist topluma son verecek, kendi varlığıyla birlikte bütün sınıfları ortadan kaldıracak, bu bağlamda tüm ezilenlerin toplumsal temsil gücüne sahip, doğanın ve insanın birlikte sürdürülebilir evrimini gözetecek yeni bir uygarlığın evrensel ölçekte kuruluşuna öncülük edecek kapasitede biricik devrimci sınıftır.

3.      Sınıf mücadelesi zorunlu olarak son sınıflı toplum kapitalizmden, bilinen anlamıyla bir baskı aygıtı olarak devletin olmadığı, sınıfsız topluma, komünizme (sosyalizme) geçiş dönemini gerektirir. Bu dönem daha en baştan sahip olduğu sönümlenme perspektifiyle bir yarı-devlet olan işçi devletine tekabül eder.

İdeolojik birliğin sağlandığı böyle bir çerçevenin oluşturulmasından sonraki adımda planlı ve örgütlü bir çalışmayla hem geçmiş deneyimin devrimci eleştirisinin yapıldığı, hem de kapitalist gelişmenin bugününün aydınlatıldığı teorik yeniden üretimin eşlik ettiği pratik bir siyasal ortaklaşma süreci başlatılabilirdi.

Bu süreç, sınıf mücadelesinden kopmadan, sınıf mücadelesinin öne çıkardığı dinç taze güçlerle buluşmayı hedefleyerek, onları aynı sürecin öznesi yapacak bir pratikle birlikte yürütülebilirdi.

Hem devrimci partinin örgütsel pratik hazırlığının yapılacağı, hem de devrimci bir programın dayanacağı teorik temelin atılacağı geçici bir dönem yaşandıktan, siyasal birliğin sağlandığı ve örgütlü mücadeleyi merkezi düzeyde yürütecek yeterli bir gücün biriktiği bir eşik yakalandıktan sonra kurucu bir program ve tüzük konferansı ile parti kurularak süreç sonlandırılabilirdi.

Program taslağı ile ilgili görüşlerime geçmeden önce çoğu yerde yasal kaygıların kabul edilebilir ölçünün üzerinde öne geçmiş olduğunu düşündüğüm tüzük taslağınız üzerine kısa bir not düşmek istiyorum.

Tüzük, mücadele içindeki devrimci öznenin örgütlü yapıları arasındaki işleyişi yansıtmakla kalmayıp aynı zamanda komünistler arasında yaşayan ve yeniden üretilen bir kültürün belgesi olabilmelidir. Bu yüzden o da tıpkı devrimci bir programın gereksinim duyduğu siyasal ortaklaşmanın bir benzerine, aynı hazırlık süreci boyunca süren pratik içinde özünü komünizmden alan yeni bir kültür yaratma bilincinin ürünü somut bir kültürleşme kaygısı üzerinde ortaklaşmaya gereksinim duyar. Girişiminizin parti tüzük taslağının böylesi bir anlayışla ele alınmadığını düşündüğüm için ayrıca bir değerlendirmede bulunmayı yararlı ve doğru bulmuyorum. Yine de ideolojik, politik ve örgütsel birliğin yanında, aralarındaki işleyişte komünizmden güç alan yeni bir kültürü egemen kılması beklenen komünistlerin hazırladığı bir tüzükte, kadınlara kota ve pozitif ayrımcılığın yazılmış olmasına (işleyiş maddeleri, Madde 7) dikkat çekmeden edemedim. Toplumsal alanda savunulması yerinde ve anlaşılır olan pozitif ayrımcılığı, ayrıca komünist parti içinde savunmak, komünist olmanın ayırt edici niteliklerinden birini atlayarak cins ayrımının günümüzde kapitalist sömürü ilişkisinin ayrılmaz bir parçası olduğunu unutmak ve egemen kültürün parti içinde de egemen olabileceğini veri alarak hareket etmek anlamına gelir. Haliyle bunu anlamak ve kabul etmek mümkün görünmüyor.

Olası yanlış anlamaların önemli ölçüde önünü alacak bu giriş kısmından sonra, girişiminizin tartışmaya açtığı program taslağıyla ilgili ekte dile getirdiğim eleştiri ve önerilerin yararlı olmasını diliyor, kolay gelsin diyorum.

Dost selamlarımla,

*not: yazıya ek dosya var.

Mesaj 28
İsim: S. K.

  • GİRİŞİM KOMİTESİNE ÖNERİLERİMİZ

    1- TKP İSİM VE AMBLEMİ TARTIŞILMAYACAK
    2- SON MK ÜYELERİ MAKSİMUM SAYIDA KURUCULAR ARASINDA YER ALMALI
    3-RESMİ KURULUŞ BAŞVURUSU TKP’ NİN İNŞA KURULUDUR, BU KURUL KONGERYE KADAR GÖREV YAPMALI.
    5- KONGRENİN HEDEFLER:
    a-KONGREYİ GENİŞ KATILIMLI KOMÜMİSTLERİN BİRLİĞİ KONFERANSINA DÖNÜŞTÜRMELİ.
    b- TÜZÜK VE PROĞRAM GÜNCELLEŞTİRİLMELİ.c- SİYASET YAPMA BİÇİMİNİ BELİRLEMELİ(AYAKLARI TOPRAĞA BASACAK ÖRĞÜTLENME MODELİ GELİŞTİRİLMELİ)
    d-KURUCULAR KURULU KONGREYE KADAR PARTİNİN DUYURULMASI VE GÜNCEL POLİTİKALARA İLİŞKİN BÜLTEN ÇIKARMALI ( BU YAYIN ANA YAYIN DEĞİLDİR) ANA YAYIN VE YAYIN POLİTİKASI KONGREDE BELİRLENMELİDİR.
    e- KONGRE KURULUŞTAN ALTI AY SONRA 10 EYLÜL YADA EKİM DEVRİMİNE DENK GETİRİLMELİ.
    f- KONGREDE SEÇİM TARTIŞMALARI YAPILMAMAMLI DEMOKRASİ OYUNU OYNANMAMALI
    6-İSTEYEN GELENEKTEN GELEN HERKES KURUCU OLABİLMELİ.
    7- KURULUŞTA KURUCULAR KURULU GENİŞ VE KAPSAYICI OLMALI, KURUCULAR KURULU PARTİ MECLİSİ GİBİ ÇALIŞMALI
    8- DEKLERASYONUN TEMEL KAVRAMLARI YAZILI METİNDE YER ALMALI YAZILI METİN KURULUŞ DEKLERASYONU OLMALI

    DEKLERASYON TEMELKAVRAMLARI

    1- SİSTEMDIŞILIK
    2- DİL VE METOT BİRLİĞİ
    3- PROLETERYA ENTERNASYONALİZMİ
    4- PUTLARIN YIKILMASI( SKOLASTİZMİN REDDİ) DÜNYA KOMÜNİST DENEYİMLERİNİ REFERANS ALMALI DOGMATİK BAKMAMALI,
    5- HER KONU HER TÜRDEN ÖNERİYE VE TARTIŞMAYA AÇIK OLMALI
    6- VAR OLAN HİÇBİR SİYASİ PARTİ GRUP VEYA ORGANİZASYONUN GERİLETMEK, DAĞITMAK VE YARIŞMAK GİBİ HEDEFLERİMİZ OLMAMALI TAM TERSİNE VAR OLAN GÜÇLER BİZİM ZEMİNİMİZ GİBİ DEĞERLENDİRİLMELİ
    7- PARTİNİN HEDEFİ İKTİDAR OLMALI VE HER KOŞULDA FİNANS KAPİTALLE KAFADAN İDEOLOJİK ÖRGÜTSEL VE EYLEMSEL MÜCADELE ETMELİ.

    BU ÖNERİLER KOMİTEMİZİN ÖNERİLERİDİR BU TEMELDE VE DAYATMACI OLMAYAN BİR BAKIŞLA GİRİŞİMİN İÇİNDE OLMAYI KABULEDİYORUZ

    SELAMLAR S. K.

Mesaj 29
İsim: H. B.

Mesajınız: Türkiye komunist partisi yeniden oluşum sürecine dair “Bu süreçin yeniden oluşum süreci olup olmadığı tartışmalarını bir yana bırakarak bana göre bu avangard değil yenidendir ve yenidir.”
Düşüncelerimi bir önceki yazımda çok kısa bir biçimde söylemiş ve siz dostlarla paylaşmıştım. Benimle birlikte bu süreci bu coğrafyanın bir çok arkadaşımız izliyorlar. En nihai şey parti oluşum süreci ile birlikte inisiyatif alacaklarına inanıyorum. Proğramlar mutlak değildir onu belirleyen hayatın kendisidir. Yani proğramlar biraz ihtiyaca göredir. Bu yüzden uzun uzun proğram ezberi üzerinde yorulmak ve yormak istemiyorum. Genel taslak mutlak değildir üstelik devrimcidir. İlericidir.
Ben bu toplantı çağırılarının suphiden bilene olarak tanımlanmasının klasik igd-tkp sinin çağırışımı yaptığını düşünüyorum. Böyle bir partiye bu geleneğin parçası olmuş insanların ihtiyacı olabilir bu son derece akli birşeydir. Ancak toplumun ve hayatın gerceklerinin böyle bir partiye ihtiyacı varmı diyenler partiler mezarlıklarını ziyaret edebilirler.
Bu parti içinde TKP in geçmişi ile yüzleşmek hesaplaşmak mantığı bu tür projeleri ile türkiyenin 20 yılını çalan BSA -BSP-ÖDP ve kuruçeşme sonuçlarına baksınlar. istanbul toplantılarında divanda bulunan Fatma yoldaşımız bu süreci iyi bilir. Ben suphiden bilene söyleminin Mustafa suphiden günümüze olarak değiştirilmesinin daha kapsayıcı olduğunu düşünüyorum.
Proğramda bu coğrafya önderlerinden TKP in bir zamanlar mesafeli durduğu sevgili doktor hikmet kıvılcımlı, türkiye sosyalist hareketinin içine kemalizmi şırınga eden mihri bellinin konulması da bir özeleştri anlamı taşır. Önemli değerli buluyorum ama eksiktir. Mehmet ali aybar, deniz gezmişler, mahir çayanlar, sosyalizm düşmanı değillerdi. Çağırı genişsse bunlarda göz ardı edilmemelidir. Hatta işçinin sesi lideri yörükoğlu yoldaş gibi..

sevgilerim devrimci selamlarımla
türkiye komunist partisi-birlik geleneğinden H. B.

Mesaj 30
İsim: S. K.

Merhaba,
ekte yolladığım görüşlerin sitedeki program-tüzük tartışmaları bölümünde yayınlanmasını istiyorum.

Mesaj 31
İsim: Zonguldak Çaycuma

Zonguldak/Çaycuma toplantısında ortaklaştığımız görüş, değerlendirme ve katkılar aşağıdadır:
1. Program taslağının giriş bölümü, 1.ve 2. bölümde yer alan görüşler doğru olmakla birlikte bir program olarak çok uzun tutulmuştur.
2. Üçüncü bölümde özellikle 1980 faşist diktatörlük sonrası bu güne kadar oluşan siyasal ve toplumsal süreçlere (Cemaatlerin siyasal yaşamda kazandıkları güç ve pozisyonlar, devlet içinde oluşan yasadışı yapılanmalar,özellikle ordu içinde oluşturulan Jitem benzeri yasadışı yapılanmalar ve bunların neden olduğu faili mechul cinayetler, kayıplar vb.) yeterince yer almamıştır.
3. Uygulama programının “Emekçilerin kurtuluşu işçin” başlıklı bölümde Asgari ücretle ilgili herhangi bir madde yoktur.Bilindiği gibi milyonlarca emekçi bu koşullarda yaşamlarını sürdürmeye çalışmaktadır.
4. “Kitle iletişim araçları alanında” bölümünde yerel sözlü,yazılı ve görsel medyanın desteklenmesi,onlar üzerinde her türlü baskının ortadan kaldırılması için önlemler alınmalıdır. Çünkü yere basın üzerinde büyük bir baskı uygulanmaktadır. Muhalif olan gazeteler hem siyasal olarak hem de ilan kesilmesi gibi ekonomik baskılar altında yayın hayatını sürdürmek zorunda kalmaktadırlar.
5. “Sosyal ve Ekonomik Alanda” bölümünde daha önceden özelleştirilen büyük işletmelerin tekrar kamulaştırılmaları öngörülmektedir. Bu bölümde TTK üzerine de bazı şeyler söylenebilir diye düşünüyoruz. TTK Ereğli Armutçuk’tan başlayarak Amasra’ya kadar uzanan geniş bir bölgede faaliyet gösteren maden işletmesidir. Bu işletmede 1970’li yıllarda 50 bin’i aşkın işçi çalışırken, özellikle 24 ocak kararları sonrası bu işletme küçüle küçüle işçi sayısı 10 bin’lere düşmüş, yeni yatırımlar durmuş,bir kısım ocaklar kapatılmış, adeta TTK ölüme terkedilmiştir. TTK yönetimi kendisine ait kömür alanlarını RÖDÖVANS tabir edilen yöntemle özel işletmelere kiralamıştır. Bu özel işletmelerde şu anda son derece sağlıksız ve iş güvenliksiz ortamda insanlar çalışmakta,sık sık ölümlü iş kazaları yaşanmaktadır.
Programa TTK’nın yeni yatırımlarla üretimin canlandırılması, kiralanan maden kömürü alanlarının geri alınması gibi bir madde konmalıdır diye düşünüyoruz.